Kaybedilmiş bir geçmişin
İzlerini taşırken avuçlarımda
Ayak izlerim siliniyor hayattan
Farkındayım....
Yüreğimdeki bu yük
Gözlerimi yaksada her gece
Ne vazgeçmek var
Nede silmek parmak izlerini hücrelerimden...
17 Şubat 2008 Pazar
YÜZÜNÜ YÜZÜMDEN SÖK AT
Sana ulaşabilmek içindi,
Sevda yolunda yaşadığım bütün düşmelerim...
Hayata karşı girilmesi gereken kavgaydı aşk.
Girdim...
Senin yaralı düşlerin sokmuştu beni bu yola.
Sevmeye ne kadar da istekliydin
Mutluluğa olan özlemini, hasretini dile getirirken,
Ve terlerken sarılmalar arasında,
Ne kadar da benimdin!
Belli etmiyordum ama
Ben de mutsuzdum en az senin kadar...
Kırılgan, vazgeçmiş...
Kazandığından fazlasını kaybetmiş bir yolcuydum bu yolda.
Evet mutsuzdum ama asla umutsuz değil!
Senden tek farkım buydu aşktan söz açıldığında...
Tam konacakken avcunun içine aşk,
Tam da yüzüne gülmeler inecekken gözyaşlarına inat,
Sen aldın tüm senli umutlarımı,
Kendi mutsuzluğunun içinde anlamsız kıldın...
O halde, yüzünü yüzümden sök at!
Sana bu kadar kızgın olmazdım inan;
Umutlarımı,
Mutsuzluğuna kurban vermeseydin...
Keşke...
Keşke diyorum, ben gelmeden sen gitmeseydin...
Gittin...
Oysa çoğaltmak vardı sevdayı...
Canlı tutmak vardı her zaman, hayatın en güzel kavgasını...
Gittin...
Sen harcayan oldun...
Umutlarım harcanan...
Bense;
Yürüdüğü yolda eskisinden daha öfkeli, daha kırılgan
Sevda yolunda yaşadığım bütün düşmelerim...
Hayata karşı girilmesi gereken kavgaydı aşk.
Girdim...
Senin yaralı düşlerin sokmuştu beni bu yola.
Sevmeye ne kadar da istekliydin
Mutluluğa olan özlemini, hasretini dile getirirken,
Ve terlerken sarılmalar arasında,
Ne kadar da benimdin!
Belli etmiyordum ama
Ben de mutsuzdum en az senin kadar...
Kırılgan, vazgeçmiş...
Kazandığından fazlasını kaybetmiş bir yolcuydum bu yolda.
Evet mutsuzdum ama asla umutsuz değil!
Senden tek farkım buydu aşktan söz açıldığında...
Tam konacakken avcunun içine aşk,
Tam da yüzüne gülmeler inecekken gözyaşlarına inat,
Sen aldın tüm senli umutlarımı,
Kendi mutsuzluğunun içinde anlamsız kıldın...
O halde, yüzünü yüzümden sök at!
Sana bu kadar kızgın olmazdım inan;
Umutlarımı,
Mutsuzluğuna kurban vermeseydin...
Keşke...
Keşke diyorum, ben gelmeden sen gitmeseydin...
Gittin...
Oysa çoğaltmak vardı sevdayı...
Canlı tutmak vardı her zaman, hayatın en güzel kavgasını...
Gittin...
Sen harcayan oldun...
Umutlarım harcanan...
Bense;
Yürüdüğü yolda eskisinden daha öfkeli, daha kırılgan
Bir masum bakışınla geldiğin gibi
Bir masum bakışınla geldiğin gibi En zalim gülüşünle git… Sana ağladığım sessiz gecelerimi bana bırak Başkasının kollarına en sonsuz çığlığınla git… Hani ömrüm,sonum sen olacaksın demiştin ya Ben sonun olamadım şimdi sonuna git… Senden bana bir acı tebessüm kalsın sadece Anılarımızı yakta öyle git… Işığım olmasanda koyu karanlıklarda Bir kibrit çakarım umutlarıma düşünme git… Kaybolmuş olsamda puslu soğuklarda Ayak izlerini yüreğimden sil de git… Ben kovamadım seni şu deli gönlümden Kalbime hapsolmuş yüreğini al da git… Sende öğrensem de aşkı da acıyı da Sahte sevdanın küllerini savur da git… Hiç bakma giderken ardına Ben bir şiir daha yazarım onu basarım yüreğime git… Hiç düşünme yarıda bıraktığını Sana yıpranmış yüreğimi avuçlarıma bırak da...
Beni hayata en çok ihtimaller bağladı
Beni hayata en çok ihtimaller bağladı
Bir mutluluk ihtimaline kapılınca sarıldım hayata böyle sıkı sıkıya...
Hayatı değil ihtimalleri sevdim
Seni sevdim
Ama sana kavuşma ihtimalim olmadan
Ben seni sevdim
Kavuşamamak ihtimalini bilerek...
Acı çekerek
Ben hayatta en çok ihtimalleri sevdim
Bir mutluluk ihtimaline kapılınca
Yaşamaya karar verdim
Seni sevdim
Mutsuzluk ihtimalleri içine düştüm
İhtimaller çakıştı...
Ben de yağmurlar nüksetmişti
Mutluluk ve mutsuzluk ihtimalini bir arada yaşatıyordum
Çok acı yaşıyordum içimde
Ama ihtimaller vardı ya çok sevdiğim...
Sana kavuşamayacağım ihtimaline ağlarken
Belki mucize olur
İhtimaline kaptırdım kendimi
Ben hayatta en çok ihtimalleri sevdim
Ama en çok belki ihtimalini...
Bir mutluluk ihtimaline kapılınca sarıldım hayata böyle sıkı sıkıya...
Hayatı değil ihtimalleri sevdim
Seni sevdim
Ama sana kavuşma ihtimalim olmadan
Ben seni sevdim
Kavuşamamak ihtimalini bilerek...
Acı çekerek
Ben hayatta en çok ihtimalleri sevdim
Bir mutluluk ihtimaline kapılınca
Yaşamaya karar verdim
Seni sevdim
Mutsuzluk ihtimalleri içine düştüm
İhtimaller çakıştı...
Ben de yağmurlar nüksetmişti
Mutluluk ve mutsuzluk ihtimalini bir arada yaşatıyordum
Çok acı yaşıyordum içimde
Ama ihtimaller vardı ya çok sevdiğim...
Sana kavuşamayacağım ihtimaline ağlarken
Belki mucize olur
İhtimaline kaptırdım kendimi
Ben hayatta en çok ihtimalleri sevdim
Ama en çok belki ihtimalini...
HANİ İNCE BİR HÜZÜN DUYARSIN KİMİ ZAMAN
Hani ince bir hüzün duyarsın kimi zamanSarkılar daha bir dokunaklıdır.Ve sanırsın ki hiç kimse yok elinden tutanOysa her sözün her hüznün ardında ümitler gizlidir.Bulutların ardındaki günesler gibiYagmur sonrası çıkan gökkusagı gibiVe unutma sevgi gibi,dostluk gibi,ask gibiEger bir gün yalnızlıklar duyarsanInceden yaslar süzülürse yanagına Ve unutuldugunu sanıp bir sızı baslarsa yüregindeO zaman gökyüzüne bak.Bulutların ardındaki günese,Çalıların ardındaki çiçegeBırak pencerelerinden yagmur dolsun içeriyeVe aç avuçlarınıSana ugur böcegimi gönderiyorum,Avucuna konsun diye
HOŞÇAKAL BEN ARTIK GİDİYORUM...
Sana sımsıkı sarılmak istiyordum... Ah bir görsem, bitirsem içimdeki özlemini bu kadar zor gelmeyecekti senden, sevginden vazgeçmek... Nasıl olsa alışkınım ya seni görmemeye, galiba böyle de başarabilirim...Neler yazmak istiyorum sana bir bilsen, tek yapabildigim yazmak oldugundan yine yazıyorum işte! Seni daha önce de yazmıştım ama bu kez bir daha yazmamak üzere, seni beynimde, içimde bitirerek yaziyorum, yada bitirmek isteyerek... Ne kadar sürer bilmiyorum ama ben senden, sevginden vazgeçmek istiyorum...Dünyaları etrafında döndürmek isteyen bir kalbi bilerek isteyemezdim. Kendimden ve senden habersiz "bir tanemmm" olmuştun sen... Öyle ya; Sen bir taneydin; Eşin benzerin yoktu yeryüzünde, Yoktu Sen Kadar Güzel Güleni!Ne kadar gerçeksen o kadar yalandın... Yeniden bir sondayım ama bu kez yeniden başlayacak gücüm yok... Ben senden vazgeçmek istiyorum!Herkes gibi biri olmanı yada hiç kimse olmanı istiyorum... Sesini duymak için telefonlara sarılmaktan vazgeçmek, ismini duydugumda içimin titreyip,gözlerimin dolmasından kurtulmak istiyorum... Senin benim için herhangi biri olman ne kadar zor bir bilsen... Zaten kolay olan ne vardı ki benim için; Sanki seni öldürmemle sevmem arasında hiçbir fark yoktu.... Ve ben hep sevgim yüzünden cezalıydım...Hiç sonu olmayan bir yolda seninle yürümek, saatlerce sana sarılı kalmak,sadece ama sadece bir kez olsun sana sarılıp uyumak, bir sabah gözlerimi açtıgımda yanımda seni bulmak isterken, sen sevgimle utanmamı sagladıgın için galiba gerçekten "bir taneydin"!Işte bu yüzden imkansızlıgına hep inandım!Ben yalnız kalıp seni düşünmeyi deli gibi sever oldugumda, sen benim her şeyim oldugunda ben senin için hiç yoktum... Bu yüzden yalnızlıklarım, aglamalarım, özlemlerim canını hiç acıtmadı.Benim tarafımdan sevilmek belki de hayatında önemseyecegin en son şeydi...Keşke kendi dünyamda bir zamanlar seni sevdigimden hiç bahsetmeseydimSen beni hiç sevmedin!Ben Seni Seviyorum dedigimde Seni Seviyordum!Ben Seni Özlüyorum dedigimde Seni Özlüyordum..Ve gerçekten az zamandada olsa çok sevdim...Ve Ben Simdi Senin Hayatından Gidiyorum!Ben Kaybettim...Sen Kazandın!Artık sesimi duymayacaksın...Sana sımsıkı sarılmak istiyordum, kokunu içime yıllarca bana yetecek kadar çekerek, sana sımsıkı sarılmak istiyordum.... Gelmedin!Gelsen yapabilir miydim bilmiyorum... hosçakall canım..
YİTEN SEVDA SOKAĞI
YİTEN SEVDA SOKAĞI sen giderken akşamın kızıllığında gebe kadınlara benzer önce gri sonra kararan renkleriyle yağmur taşıyan bulutlar yuvasından uzak son kuşları kovalıyordu oysa senin baharların vardı gökyüzü ve denizler mavi ağaçlar yeşil ve çiçekler rengarenkti şimdi mevsim hep karakış yokluğun sarmaşık gibi dolanırken bedenime
'sen' umutları açık denizlerde bir daha aynı limana dönemeyecek batan gemilerde kalır oysa sevda rüzgarlarının doldurduğu yelkenliye binip haritalarda yeri olmayan uzak ülkeler görecektik şimdi karşı kaldırımlar dahi ulaşılmaz çatılarda umut taşıyan güvercinlere inat ayrılıklar tünerken dalından erken kopmak isteyen yaprağın telaşı içimde yiten sevda sokağına sararan resmini döküyorum
'sen' umutları açık denizlerde bir daha aynı limana dönemeyecek batan gemilerde kalır oysa sevda rüzgarlarının doldurduğu yelkenliye binip haritalarda yeri olmayan uzak ülkeler görecektik şimdi karşı kaldırımlar dahi ulaşılmaz çatılarda umut taşıyan güvercinlere inat ayrılıklar tünerken dalından erken kopmak isteyen yaprağın telaşı içimde yiten sevda sokağına sararan resmini döküyorum
BİR KADINI AĞLATMAK
Bir kadını ağlatmak çok zor değildir aslında.Kadınlar her şeye ağlayabilir; bir filme, bir şarkıya, bir yazıya...En az erkekler kadar yani! Ama bir kadını yürekten ağlatmak zordur.Eğer bir kadın yürekten ağlıyorsa, ağlatan onun yüreğine ulaşmış demektir.Ama o yüreğin değerini bilememiş olacak ki ağlatan,gözünü bile kırpmadan teker teker batırır iğnelerini yüreğe!İşte o zaman koca bir yumruk gelir oturur boğazına kadının.Yutkunamaz, nefes alamaz; çünkü o koca yumruk canını çok acıtır.Gözleri buğulanır kadının sonra. Ağlamayacağım, der içinden.Ama engel olamaz işte. Çünkü yüreğine ulaşmıştır birileri ve iğneler
saplamaktadır..Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın.İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli...Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın!Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır.O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın;o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır.Her damla, daha çok kadın yapar kadınları.Her damla bir derstir çünkü.Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki,değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri.
Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!Ağla***** o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler.Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini.Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir.Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı...Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça,
o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür...Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp,yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;hepsi kariyer derdinde olan..Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki,,o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıklarıadamlar, onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman!Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların..E o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık.Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!..
saplamaktadır..Bu acıya ne kadar karşı koyabilir ki bir kadın.İnce ince süzülür yaşlar gözünden; önce birkaç damla, sonra bir yağmur seli...Ve kadın ağlar; hem de çok! Sanmayın ki gidene ağlar kadın!Gidenin giderken koparttığı yerdir onu ağlatan, orada bıraktığı yaradır.O yaranın hiç kapanmayacağını, kapansa bile izinin kalacağını bilir kadın;o yüzden ağlar. Ama bilir misiniz, ağlamak kadınları olgunlaştırır.Her damla, daha çok kadın yapar kadınları.Her damla bir derstir çünkü.Bazen kadınlar ağladığında çoğu insan, ağlama niye ağlıyorsun ki,değmez onun için derler. Bilmediklerindendir böyle demeleri.
Çünkü yürekleri acıyan kadınlar ağlamazlarsa, ölürler. İçlerindeki zehirdir onları öldüren!Ağla***** o zehirden kurtulur kadınlar, o irini temizlerler yaralarındaki!Çünkü bilirler, o irin temizlenmezse iltihaba dönüşür yaraları.Dönüşmemesi lazımdır oysa. O yüzden de bolca ağlarlar.Zaman geçer sonra. Kadınlar kendilerine sarılmayı öğrenirler.Umarım öğrenirler, yoksa ruhlar sapkın yollara çarpar kendini.Sapan ruhların doğru yolu bulması da yeni acılar demektir.Bunu bilir kadınlar, o yüzden eninde sonunda öğrenirler kendilerine sarılmayı...Çok ağlayan kadınlar, bir çok şeyden vazgeçen kadınlardır aslında.Her damla olgunlaştırır kadınları evet ama olgunlaştıkça,
o safça inandıkları aşk gerçeği onların gözünde küçülür...Küçüldükçe değerini yitirir ve işte o zaman kendilerine sarılıp,yeni bir kadın yaratırlar kendilerinden.Güçlü, yenilmez, mağrur ve aşka inanmayan...İnsanlar soruyorlar çoğu zaman neden bu kadar çok bekar kadın var diye;hepsi kariyer derdinde olan..Çünkü inançlarını yitirdi o kadınlar.Zamanında yüreklerine o kadar çok iğne saplandı ki,,o kadar çok ağladılar ki! Artık kendilerinden başka bir doğru olmadığına inanıyorlar, o yüzden kendilerine sarılıyorlar. Çünkü biliyorlar ki sarıldıklarıadamlar, onları hak etmedi; hem de hiçbir zaman!Hep bir çıkarları oldu sarıldıkları adamların..E o zaman niye sarılsınlar ki! Niye sarılalım ki!
Etrafınızda yürekten ağlayan bir kadın varsa bilin ki olgunlaşıyordur.Bilin ki, gerçekleri kabul etmeye başlamıştır.Bilin ki, artık aşkın olmadığına inanmıştır.Bilin ki, sarılacak tek bir doğrusu kalmıştır. O da kim, ne diye sormayın artık.Çok ağlayan kadınlar, eninde sonunda kendilerine sarılırlar çünkü!..
BENİ MERAK ETME
Caddelerde sisli, puslu bir kış ikindisi. Ağaçlarda salkım salkım eski zamanlardan kalma anılar...Yapraklarda yere düşmeye hazırlanan yağmur damlaları... Bir yaprak kıpırdıyor işte, gümüşi bir damla usulca yere düşüyor. Sen sanki, yaprakların arasından bana müzipçe gülüyorsun. (:Beni her zaman şaşırtırsın zaten. Beni her zaman güldürmeyi bilirsin. Farkına bile varmadan bir şarkı dökülüyor dudaklarımdan "Caddelerde rüzgar, aklımda aşk var."Rüzgar keskin ıslığı ile şarkıma eşlik ediyor. Bir gün gitsem İstasyon Caddesi'ne tenhalığı nedense ilk defa içime dokunuyor. Arabaya binsem ve birlikte gezdiğimiz yerlere gitsem, evimde şiirler oku***** telefonunu beklesem, telefonunun gelmediği zaman seni başka yerlerde arasam. Sonra sen gelsen yanıma, yine "......" desen, ben yine seni gözlerinde sonsuzluğa mahkum edilen aşkımı görsem. Ayrıca şarkılar gerçek oldu bu kez. Caddelerde rüzgar, aklımda aşk var. Yalnızım, üşüyorum, özlediğimse çok uzaklarda.Bahçeme melekler yağıyor, hepsi de tanıdık. Senden doğan,gözlerinde hayat bulan, bizi koruyan, kollayan ve en önemlisi ikimizi bir araya getiren melekler...Son kez yine seninle gezmiştik oraları. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse herşeyim aynı. Geceleri daha uzun sanki, bitmek bilmiyor.Bana anlatmak için neler biriktirdin içinde? Benim sana anlatacağım yeni birşiyler yok. Dedim ya her şey aynı. Ama sanki biraz mahsunluk çöktü üzerime, bir de gülüşlerim sanki biraz azaldı. Sen olsaydın hemen anlardın.Sen benim herşeyimdin. Arkadaşım, dostum, öğretmenim, talebem, sevdiğim.
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor.Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana. Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın...Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız.Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum, Yalnızca biraz, biraz üşüyorum...
Koşulsuz bir sevgiyle sevdim seni, bağlandım. Sen kimbilir belki de, uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Benimse içimde kocaman bir boşluk var. Hayır, üzülmüyorum, içimdeki boşlukta birtek özlemin yankılanıyor.Hayır, sana anlatmak için yeni şeyler biriktirmiyorum içimde, çok istesen hikayeler uydururum. Ama hikayelerimden önce itiraflarım olacak. Kendimden bile gizlediğim duygularımın itirafları. Sana aşık olmaktan delice korktuğumu, sana bakarken içimin titrediğini. Daha pek çok, sırrımı anlatacağım sana. Gerçi anlatmama gerek yok, sen zaten hepsinin çoktan farkındasın...Sen kimbilir, belki de uzak bir kıtanın, uzak bir şehrindesin şimdi. Bense odamda senden uzak. Hayır beni merak etme üzülmüyorum. Biliyorum, ikimizde yoktuk bu aşk başladığında ve çok iyi biliyorum, sonsuzluğa mahkum edildi bizim aşkımız.Dedim ya, beni merak etme. Üzülmüyorum, Yalnızca biraz, biraz üşüyorum...
uç'tu gitti..düş'tü gitti...
Bugün vazgeçtim... Seninle yaşayacağım o büyük aşktan ..Ellerinden,gözlerinden,yalan sevginden.. Bana ait hiç bir şey olmadığını gördüğüm yüreğinden.. Tüm çaresizliklerimi toplayıp,yürüyorum batan güneşe doğru..Sensiz gideceğim yönün,varacağım hiç bir durağın önemi yok..Ve artık gördüm ki senin bunları bilmeninde gereği yok..Acemi şiirlerimi,kırık umutlarımı ateşe verdiğin gibi
Sevdamı,yüreğimi de elinin tersiyle itersin çünkü.. Çünkü..Hiç bir önemi yoktur gönlünde..İkna ettiğin masum duyguların,yarattığın aşkın ne denli büyük... Ne denli yürekli olduğunu farketmezsin bile. "Biliyorumki artık, senin aşk dediğin,Üç beş gün oynanan bir oyundur sadece..."Acımı attım artık içimden.Özlemeyi de bıraktım ..Anlıyorum artık kimin kime bir numara büyük geldiğini.
Sana ait bir tek şarkılar kalacak kulağımda belkide..Seçim yapmaya zorlanıyordum... "evet" ya da "hayır"ı seçmek, "iyi"yi ya da"kötü"yü seçmek,"gitmek" ya da "kalmak",ben "vazgeçmeyi" seçiyorum ..Beklemek, zorlaştırır...Beklemek, bıktırır....Beklemek bitirir....ve tabi beklemek, unutturur...Ve işte,Kayıp giden bir gemi daha..Yitip gitti işte..Koyverdim avucumdan..
Oysa sadece..'Yüreğine sıkıştırsana beni' demişti..Sadece bu..Koyverdim.."Uç'tu gitti..Düş'tü gitti.."
Sevdamı,yüreğimi de elinin tersiyle itersin çünkü.. Çünkü..Hiç bir önemi yoktur gönlünde..İkna ettiğin masum duyguların,yarattığın aşkın ne denli büyük... Ne denli yürekli olduğunu farketmezsin bile. "Biliyorumki artık, senin aşk dediğin,Üç beş gün oynanan bir oyundur sadece..."Acımı attım artık içimden.Özlemeyi de bıraktım ..Anlıyorum artık kimin kime bir numara büyük geldiğini.
Sana ait bir tek şarkılar kalacak kulağımda belkide..Seçim yapmaya zorlanıyordum... "evet" ya da "hayır"ı seçmek, "iyi"yi ya da"kötü"yü seçmek,"gitmek" ya da "kalmak",ben "vazgeçmeyi" seçiyorum ..Beklemek, zorlaştırır...Beklemek, bıktırır....Beklemek bitirir....ve tabi beklemek, unutturur...Ve işte,Kayıp giden bir gemi daha..Yitip gitti işte..Koyverdim avucumdan..
Oysa sadece..'Yüreğine sıkıştırsana beni' demişti..Sadece bu..Koyverdim.."Uç'tu gitti..Düş'tü gitti.."
DUR DE HADİ BANA 'GİTME'
"Sakın kaçak muamelesi yapma gözlerime.."
Gidiyorum..Sulara düşen gölgeni alıp yanıma gidiyorum bu şehirden ben.. ve defediyorum seni ellerimden..Şimdi hangi baharı alırsan al koynuna, kime değerse değsin bakışların…Tutam tutam döküp saçlarımı yollara, alıp zülfünü tenime gidiyorum..
Bak, yoluna sevdamı kurban ettiğim çığlık..!!Dinle, gidişimin arefesinde dilime konduracaklarımı!!
"Sakın korkak muamelesi yapma dudaklarıma.."
Parmaklarının her yanınına mührünü bırakmış dudaklarım, susları müjdeleyip gidiyor bu kaldırım düşlerinden..Tüm gecelerimize "elveda" kabusu atıp, zulalarca sakladığım yaraları "geri çaldım.."
"sevmedin" bakışları bırakma yüzümün sen dolu yanlarına boşuna..Sen ki.. "kal" demeyi ölüm belledin lugatına, öyle ki komaz şimdi bir gitmek, beni yerleştirdiğin "hiç" konaklarına..
Duyuyor musun sesimi, busesine yandığım esmer..!
"Sakın yapıştırıp yakama gül yüzlü hıçkırıkları vicdan azabı gibi dikilme karşıma.."
Ben yamalı yeminlerimden demet yapıp koymuştum başucuna, nidalar savurmuştum şehrin tüm sokaklarına..Yastığımın yarısını boş bıraktığın karanlıkları unutma!!Sana yudumladığım hasretin her nefesine ölüm içtim..Olmadı hiç haberin, atmıştın saçlarımı yüzünden..Sen olmadın ama, bhen olmayan "sen" uğruna sattığım için hüzünlerimi kalleşim aslında..Onlar verdi kendilerini geri ama sen alamayacaksın "ben"i..Uçurum uçurum intiharlara sürüyorum, sazımdan söküp sesini.Ah ki, suyun üzerinden koşmak vardı ya sana..neyse!!
Bir anlamı olmalıyken ellerinin ellerimde titreyişinin, payıma düşen sensizliği terletip avuçlarımda "hayat" diye gömeceğim şimdi toprağıma..
Dinle, gülüşüne sevda yutkunduğum..
"Sakın döndüğümde ardımı dolanma beyhude yere yollarıma.."
Düzlerde yuvarlanıp, yokuşlarda dikildi yamacıma "acı"..sevdim………. "küs bakışına kanımı parçaladığım..avuç avuç.."Kara yazıma karalarca ortak olup, siyah satırlarımın sahibi "yalancı.."
"Dur" de hadi bana.. "GİTME…"
Gidiyorum..Sulara düşen gölgeni alıp yanıma gidiyorum bu şehirden ben.. ve defediyorum seni ellerimden..Şimdi hangi baharı alırsan al koynuna, kime değerse değsin bakışların…Tutam tutam döküp saçlarımı yollara, alıp zülfünü tenime gidiyorum..
Bak, yoluna sevdamı kurban ettiğim çığlık..!!Dinle, gidişimin arefesinde dilime konduracaklarımı!!
"Sakın korkak muamelesi yapma dudaklarıma.."
Parmaklarının her yanınına mührünü bırakmış dudaklarım, susları müjdeleyip gidiyor bu kaldırım düşlerinden..Tüm gecelerimize "elveda" kabusu atıp, zulalarca sakladığım yaraları "geri çaldım.."
"sevmedin" bakışları bırakma yüzümün sen dolu yanlarına boşuna..Sen ki.. "kal" demeyi ölüm belledin lugatına, öyle ki komaz şimdi bir gitmek, beni yerleştirdiğin "hiç" konaklarına..
Duyuyor musun sesimi, busesine yandığım esmer..!
"Sakın yapıştırıp yakama gül yüzlü hıçkırıkları vicdan azabı gibi dikilme karşıma.."
Ben yamalı yeminlerimden demet yapıp koymuştum başucuna, nidalar savurmuştum şehrin tüm sokaklarına..Yastığımın yarısını boş bıraktığın karanlıkları unutma!!Sana yudumladığım hasretin her nefesine ölüm içtim..Olmadı hiç haberin, atmıştın saçlarımı yüzünden..Sen olmadın ama, bhen olmayan "sen" uğruna sattığım için hüzünlerimi kalleşim aslında..Onlar verdi kendilerini geri ama sen alamayacaksın "ben"i..Uçurum uçurum intiharlara sürüyorum, sazımdan söküp sesini.Ah ki, suyun üzerinden koşmak vardı ya sana..neyse!!
Bir anlamı olmalıyken ellerinin ellerimde titreyişinin, payıma düşen sensizliği terletip avuçlarımda "hayat" diye gömeceğim şimdi toprağıma..
Dinle, gülüşüne sevda yutkunduğum..
"Sakın döndüğümde ardımı dolanma beyhude yere yollarıma.."
Düzlerde yuvarlanıp, yokuşlarda dikildi yamacıma "acı"..sevdim………. "küs bakışına kanımı parçaladığım..avuç avuç.."Kara yazıma karalarca ortak olup, siyah satırlarımın sahibi "yalancı.."
"Dur" de hadi bana.. "GİTME…"
YAŞAMADIĞIM ŞEYLER VARDI
Yaşamadığım şeyler vardıYaşamak istemediğimKorktuğum, yaşamaktan ürktüğüm…Korkularımdan vazgeçmeye başlamıştımÇünkü sana zor kabullensem deAşık olmuştum…Seni gördüğümde sanki,Hayatımdaki her şey susuyordu Bir tek sen oluyordun içimdeNasıl oldu neden oldu demeden,Düşünmeden, sormadanBitti her şey…Koptu bağlar, açıldı tüm düğümcükler…Hayat değil ölüm oldu sanki tüm kapılar Az zamanda değişik duygulara kapıldımHüsran her şeyin önüne geçti,Yalnızlık kapadı hayallerimin tüm kapılarını,Tutamadım seni, Durduramadım hayallerimin bana elveda deyişini…Ve susturamadım kalbimden çıkan hıçkırıkların sesini…
VAKİT GÜL MEVSİMİDİR ŞİMDİ
Vakit Gül Mevsimidir ŞimdiUzun zamandır yüreğim bir kuytudaUzun zamandır suskunluğum sorgudaKilitlendim karmaşık bir duygudaHer geçen gün biraz daha eksiliyorumVakit gül mevsimidir şimdiGeceler hanımeli kokarBütün isyanlar benimdirHasretin zincirler kırarVakit gül mevsimidir şimdiGül yapraklarına benzer sabahlarYağmurlar zamansız dindiYasaklarıma benzer günahlar
BUGÜNÜN ŞİİRİ
Bu şiirim gözlerinin ela rengineHani beni eritip tüketen buğulu bakışlarınaSen her an kurumasından korktuğumTaze bir çiçektin gönül bağımdaEn verimli toprağında boy veren...Sensizken nefessiz kaldığımYaşamadığımVarlığınla dirildiğim ölümlerden can gibiydin....Sen vardın ya hani yanıbaşımdaSenden uzak kalmadanVe kalmadan kokundan uzakYaşamaya dair kan gibiydin damarlarımda...Nede çok alışmışım ben sanaYaşamıyorum ben senden sonraSen gittin ya hasretin şarkılarını dinlemedimKoklamadım sen kokuyor diye bahçemde gülleriVe sulamadım kurumalarına inatSensiz ne anlamı vardı ki güllerinBen bir sana gül dedimSenden başka gülleri de istemedimVe senden uzak gecelerde ne çok ağladım bir bilsen
Hep seni yazdım hasrete dair şiirlerimdeHep seni yaşattım vazgeçilmez düşlerimdeBıkmadan usanmadan sıkılmadanVe bir kalbin sevgiden bıkmadığınıVe aşkın baki kılışınıSeni istediğim bu günlerde daha iyi anladım..Her mevsim kış geçerdi ya sensiz ömrümdeKarbeyaz soğuk karanlık ve yalnız..Hiç şikayet etmedim aslındaÇünkü kar güzelliğini yaşıyordum sendeSen kar gibi saf ve kar gibi güzeldinVe yağıyordun yürek topraklarımaHerşeyinle...Belki de bunun için beklemedim baharı hiçMevsimlerden kıştı ya bende haniDaha çok severdim seni çünkü.Ve daha çok arardımBiliyordum dönmeyeceğiniAma bir umut vardı kış haytımdaDedim ya gülüm mevsimlerden kıştayımSende el değmemiş koklanmamış
Açmamış bir gül gibiydin bende...Ve sen yazılmamış bir kelimeydin defterindeOkunmamış...Seni en güzel ben yazıyordumVe seni en güzel okuyanda bendimYinede sığdıramıyorum seniEn güzel ifadelere bile...Seni anlatabilmek, seni yazabilmek seniNede imkansızmış meğerBak yine hasretini anlatamadım yaAffetAnlatamıyorumBir şey biliyorum sadeceSen hep içimde bildiğimBildikçe daha çok sevdiğimAşkımın tek sahibi...Nasıl olacak bilmemNasıl anlatacağım seni benBiliyorum sen yine gelmeyeceksinBen yine sana dair şiirler yazacağımVe onlarla avunacağım.....
Hep seni yazdım hasrete dair şiirlerimdeHep seni yaşattım vazgeçilmez düşlerimdeBıkmadan usanmadan sıkılmadanVe bir kalbin sevgiden bıkmadığınıVe aşkın baki kılışınıSeni istediğim bu günlerde daha iyi anladım..Her mevsim kış geçerdi ya sensiz ömrümdeKarbeyaz soğuk karanlık ve yalnız..Hiç şikayet etmedim aslındaÇünkü kar güzelliğini yaşıyordum sendeSen kar gibi saf ve kar gibi güzeldinVe yağıyordun yürek topraklarımaHerşeyinle...Belki de bunun için beklemedim baharı hiçMevsimlerden kıştı ya bende haniDaha çok severdim seni çünkü.Ve daha çok arardımBiliyordum dönmeyeceğiniAma bir umut vardı kış haytımdaDedim ya gülüm mevsimlerden kıştayımSende el değmemiş koklanmamış
Açmamış bir gül gibiydin bende...Ve sen yazılmamış bir kelimeydin defterindeOkunmamış...Seni en güzel ben yazıyordumVe seni en güzel okuyanda bendimYinede sığdıramıyorum seniEn güzel ifadelere bile...Seni anlatabilmek, seni yazabilmek seniNede imkansızmış meğerBak yine hasretini anlatamadım yaAffetAnlatamıyorumBir şey biliyorum sadeceSen hep içimde bildiğimBildikçe daha çok sevdiğimAşkımın tek sahibi...Nasıl olacak bilmemNasıl anlatacağım seni benBiliyorum sen yine gelmeyeceksinBen yine sana dair şiirler yazacağımVe onlarla avunacağım.....
KARŞIMIZA ÇIKAN FIRSATLAR
Fırsatları sayısız sanıp, hep ileride bir gün karşılaşacağımızı sandığımız birisini, bir yenisine ertelerken hayat yanımızdan geçip gidiyor mu? Karşımıza erken çıkmış insanları yolun dışına sürerken; bir gün geri dönüp, onu deliler gibi arayacağımızı hiç hesaba katıyor muyuz? Hayat her zaman cömert davranmaz bize. Tersine, çoğu kez zalimdir. Her zaman aynı fırsatları sunmaz. Toyluk zamanlarını ödetir. Hoyratça kullandığımız arkadaşlıkların, eskitmeden yıprattığımız dostlukların,
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün... Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz; Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir.
savurganca harcadığımız aşkların hazin hatırasıyla yapayalnız kalırız bir gün... Bir akşam üstü yanımızda kimsecikler olmaz; Ya da olması gerekenler yanımızdakiler değildir.
ŞİMDİ GİTME ZAMANI
Tüm bildiklerim, gördüklerim, duyduklarım, yarım kalmış sözlerim, hayallerim, umutlarım, sevdiklerim, beklediklerim, beklettiklerim...Hepsi zihnimde, hepsi benimle, içimde bir köşede...Şimdi tüm bakışlar üzerimde, vakti ve saati belli bir bilet cebimde, ince bir tebessüm ile karışmış hüzün bakışları var yüzümde...Böyle yazmıştım bundan önce ve bugün de aynı ; elveda şehrim, şimdi gitme zamanı...Bir sigara yakmalı, bir hikaye dinlemeli,Gitmeler olmalı muhakkak ve beklenenler,Sözler düşmeli dilimden, bir gün belki diyerek,Kapatıp gözleri bir hayal kurmalı,Bir suret belirmeli, tüm keşkeleri yok sayan,Ve gelmeli yeniden gittiği gün gibi,Duymalı şahsına itaf sözlerimi,Öyle kalmalı, bildiğim ve gördüğüm gibi...Keşkelerim gelir peşi sıra ardımdan,Her söze ilham sayılır,Ve her keşke,Bir damla yaş akıtır...
ŞİMDİ BAKIŞLARIMDAN ŞİİRLER DÜŞÜYOR
Sana gel diyemem Ben kendimden gideli çok oldu, Yüreğime ayazlar vurdu, Şarkılarım öldü benim bugün, Ve ıslak bir cama vurdu çocukluğum. Küf kokan bir gece devriliyor üzerime, İçimdeki kentler darmadağın Dilimde ıslatmaya kalktığım cümleler hayatın akışında,Pişmanlıklar ayak bağım, keşkeler için artık çok geç.. Belki sabahlarım nedenler ile dolar taşar Ve bir soru işareti olurum kendimde. Belki de kıyametler koparırım kendimde kim bilir. İliklerime kadar hissediyorum ölümü, Ama korkmuyorum. Şimdi bakışlarımdan şiirler düşüyor, Ve vuruyor beni dört bir koldan, Eşkıya duygularımı tutukluyorum göğüs kafesimde, Deli gömleği giydiriyorum düşlerime. Aynalarda hüzün rengi; bakışlarımda mana yok. Karantina zamanlara sıkıştırılmış, gülüşlerimin tozu avuçlarımda Ve gecenin körü çarpıyor suratıma. Gözyaşlarımdan yangınlar çıkarıp yakmalı bu yüreği,VE TERKETMELİ İNSAN KENDİ ÇAPINDA KENDİNİ...
ÇAKMA HAYATLAR
yudum yudum eriyoravuçlarımda kalbim.yazmasam ölürdümyemin ederim.tanrıdan kaçak melek misaliterkedilmişliğinde gizli bir çocukyudum yudum eriyorterk ediyor bedenimi.ruh var, his yok.dudak var, gülüş yok.kalp var, aşk yok.beden var, his yok.akıl var, inanç yok.ben varım, sen yoksun.daha ne olsun.bitirim gecelerde kaybettiğim yarım kalmış şarap şişesi, kim içti kimbilir benden sonra, hangi şerefsiz. kaybedilen bulanındır, kaybedenin değil, amenna. ama hani yıldızlar kaybolmazdı kaysa da?
MASAL BİTTİ KAÇ KURTAR KENDİNİ...
Gece başlamışsa ve uyumak için acele etmiyorsa yüreğin; hala düşünecek hala yapılacak bir sürü işin ve bir sürü planın olduğunu söylüyorsa beynin; buna karşılık günün bütün yorgunluğunu belki de hiçbir şey yapmamana rağmen sana hissettiriyorsa bedenin; konuşmak istiyorsa bir şeylere ulaşmak istiyorsa kalbin ama sadece yalnızlığın o ağır o derin sesiyse hissettiğin…Üşüyorsan ama soğuktan değil. Susuyorsan ama korkundan değil. Gidiyorsan ama istediğin için değil ve arıyorsan ama bulmak için değil. Her dakika daha ağır geçiyorsa ve geçen her dakika seni daha fazla yoruyorsa... Gelecek seni güldürmüyorsa aksine geçmiş özletiyorsa kendini. En masum anında lanetlenmişse bedenin ve yanıyorsa ateşler içinde belki de kutuplarda yürürken. Ve sadece yalnızlığın sesiyse duyabildiğin…Vazgeçmek istemediklerinin senden kaçarcasına uzaklaştığını görüyorsan ama koşamıyorsan artık ve her bağırmak istediğinde düğümleniyorsa sözcükler boğazına ve canını acıtıyorsa içinde kalan her bir harf. En çok yardıma ihtiyacın olduğu anda aslında kimsenin sana yardım edemeyeceğini biliyorsan buna
rağmen medet umuyorsan sana yabancı gözlerden. Yaptıkların hep yapman gerekenlerden farklı oluyorsa ve bunu anlayamıyorsan bir türlü..Her sabah uyandığında uyumak istiyorsan, geceyi istemiyorsan yalnızlığın sesini ve yine bitmeyecek bir geceyi. Buna rağmen günler hep kısalıyorsa sana inat ve geceler alay edermiş gibi üşütüyorsa seni. Buna rağmen yanıyorsan o soğukta ve anlıyorsan kimsenin bunu bilmediğini. Özlüyorsan her geçen saniye bir önceki geceyi. Ve yalnızlıksa tek duyabildiğin...Eski fotoğrafları gördüğün zaman tesadüfen; içini garip bir mutluluk kaplıyorsa. Ve son resim elinden düşerken anlıyorsan ne kadar özlediğini ve çözemiyorsan bir türlü neden her şeyin değiştiğini. Susuyorsan... Ve yalnızlığın sesiyse tek duyabildiğin…Eski şarkılar daha çok dokunur olduysa bedenine ve en çok yardıma ihtiyacın olduğu halde anlamaya başlamışsan yalnızlığını ve gece hala ilerlemiyorsa bu gürültüde. Ve uyuyamıyorsan bir türlü. Her şey bir telefon kadar yakınsa ama korkudan ayrı bir şeyse seni uzaklaştıran ve anlatamıyorsan bir türlü anlayamadıklarını. Binlerce defa anlatılan bir masalı. Ve yüzü aklından hiç çıkmıyor olsa da çıkaramıyorsan adını. O müthiş masal kahramanını...Hiçbir çıkış yoksa ve yapayalnızsa bedenin. Bembeyaz duvarlar içinde. Bir resim. Siyah beyaz… İçin yanıyorsa ve su içmek bile gereksiz geliyorsa. Sigaranın dumanı içindeki ateşi belli ediyorsa dışarıya. Ama anlamıyorlarsa. Söndürmeye bile çalışmıyorlarsa. Sormuyorlarsa. Yoldan geçen herkesi tanıdığını düşünüyorsan ve belki de yanında yürüyeni bile bilmiyorken selam veriyorsa herkes sana sırf sen onları tanıdığını düşünüyorsun diye. Ve oysa tek bir yüz görüyorsan her zaman ama adını hatırlayamıyorsan bir türlü...Sokaklarda insanlar azalıyorsa birer birer. Aklındaki düşünceler gibi. Yürüyorsan yine de yapayalnızsan senin onları tanıdıklarını sananların arasında. Ve dumanın hiç sönmüyorsa...Aynı masalda ne yapacağını bilmeyensen. Isırılmış elma gibi düşüvermişsen yere. Masal devam ediyorsa ve kimse seni düşünmüyorsa artık...Yirmi senedir üzerinde uyuduğun yastıkları bir bir atıyorsan yataktan ve bulamıyorsan kafanı rahatlatacak hiçbir şey o karanlıkta. Işıkları açmak dağınıklığı görmek kadar dayanılmazsa...Uyuyamıyorsan ve katlanamıyorsan yalnızlığa. Kendinle beraber yaşayamıyorsan yalnız kalamıyorsan kendi başınayken. Sayfalar sıra sıra bitiyorsa; kitaplar devriliyorsa raflardan ve sen okurken dakikalar geçmiyorsa hayatından; yaşadığın bir masalsa artık ve başkalarının uyumaları için yazılmışsa bütün bunlar…Gökten düşen üç elmadan biriysen başkalarının mutluluğu için. Masal bitmişse ve unutulmuşsan bir köşede; Masal bitti… Kaç… Kurtar kendini…
rağmen medet umuyorsan sana yabancı gözlerden. Yaptıkların hep yapman gerekenlerden farklı oluyorsa ve bunu anlayamıyorsan bir türlü..Her sabah uyandığında uyumak istiyorsan, geceyi istemiyorsan yalnızlığın sesini ve yine bitmeyecek bir geceyi. Buna rağmen günler hep kısalıyorsa sana inat ve geceler alay edermiş gibi üşütüyorsa seni. Buna rağmen yanıyorsan o soğukta ve anlıyorsan kimsenin bunu bilmediğini. Özlüyorsan her geçen saniye bir önceki geceyi. Ve yalnızlıksa tek duyabildiğin...Eski fotoğrafları gördüğün zaman tesadüfen; içini garip bir mutluluk kaplıyorsa. Ve son resim elinden düşerken anlıyorsan ne kadar özlediğini ve çözemiyorsan bir türlü neden her şeyin değiştiğini. Susuyorsan... Ve yalnızlığın sesiyse tek duyabildiğin…Eski şarkılar daha çok dokunur olduysa bedenine ve en çok yardıma ihtiyacın olduğu halde anlamaya başlamışsan yalnızlığını ve gece hala ilerlemiyorsa bu gürültüde. Ve uyuyamıyorsan bir türlü. Her şey bir telefon kadar yakınsa ama korkudan ayrı bir şeyse seni uzaklaştıran ve anlatamıyorsan bir türlü anlayamadıklarını. Binlerce defa anlatılan bir masalı. Ve yüzü aklından hiç çıkmıyor olsa da çıkaramıyorsan adını. O müthiş masal kahramanını...Hiçbir çıkış yoksa ve yapayalnızsa bedenin. Bembeyaz duvarlar içinde. Bir resim. Siyah beyaz… İçin yanıyorsa ve su içmek bile gereksiz geliyorsa. Sigaranın dumanı içindeki ateşi belli ediyorsa dışarıya. Ama anlamıyorlarsa. Söndürmeye bile çalışmıyorlarsa. Sormuyorlarsa. Yoldan geçen herkesi tanıdığını düşünüyorsan ve belki de yanında yürüyeni bile bilmiyorken selam veriyorsa herkes sana sırf sen onları tanıdığını düşünüyorsun diye. Ve oysa tek bir yüz görüyorsan her zaman ama adını hatırlayamıyorsan bir türlü...Sokaklarda insanlar azalıyorsa birer birer. Aklındaki düşünceler gibi. Yürüyorsan yine de yapayalnızsan senin onları tanıdıklarını sananların arasında. Ve dumanın hiç sönmüyorsa...Aynı masalda ne yapacağını bilmeyensen. Isırılmış elma gibi düşüvermişsen yere. Masal devam ediyorsa ve kimse seni düşünmüyorsa artık...Yirmi senedir üzerinde uyuduğun yastıkları bir bir atıyorsan yataktan ve bulamıyorsan kafanı rahatlatacak hiçbir şey o karanlıkta. Işıkları açmak dağınıklığı görmek kadar dayanılmazsa...Uyuyamıyorsan ve katlanamıyorsan yalnızlığa. Kendinle beraber yaşayamıyorsan yalnız kalamıyorsan kendi başınayken. Sayfalar sıra sıra bitiyorsa; kitaplar devriliyorsa raflardan ve sen okurken dakikalar geçmiyorsa hayatından; yaşadığın bir masalsa artık ve başkalarının uyumaları için yazılmışsa bütün bunlar…Gökten düşen üç elmadan biriysen başkalarının mutluluğu için. Masal bitmişse ve unutulmuşsan bir köşede; Masal bitti… Kaç… Kurtar kendini…
SEVİYORUM SENİ
Duvarlarından prangalı sevdalar sızıyor bu şehrin. Akıyor sokaklardan ruhumun ıssız gar'ına. Tut ellerimden Gözlerinin o gizli mabedine götür beni. Bir çift söz, sokak çocuğu gibi Uyuyor kaldırımlarda. Onu görmeden gidişin Kalışından belliydi. Unutmamak için yerini köşesini kıvırdığım bir umutsun yüreğimde. Sen meçhul geleceğimin Mecburi istikameti, Seviyorum Seni!!......
KAPALI GİŞE OYNUYOR 'YALNIZLAR'
cok iyi bir oyuncu oldum sonunda!!! yalnızlar oyununda bir rol kaptım kendime...hem de ! baş roldeyim...ama tebrik etmem gereken sensin bılıyorum!!! bu senin başarın ve ben seni ayakta alkışlıyorum bugün...zaten benden baska oyuncuda olmuyacak bu sahnede, öyle replik felanda yok ezbelerleyecegim, sadece bir hüzün olacak gözlerim de ve dudaklarım kıvrılacak alaycı bir kendini kücümseyişle....sen seyretmeyeceksın bu oyunu, oyle seyircide gelmeyecek izlemeye sadece bombos bir salon ve kocaman bir sahne,sahnedede ben!!! ve sessizlik hüküm sürecek...kapalı gişe de kapalı bir oyun benimkisi,sahne hafif loş olacak benim golgem ise perdelere vuracak biraz boynum bükük, birde ellerim bosluğa uzanacak....aglama sahnesi yok bu oyunda!!!gozlerim hüzünlü ama mutlaka kupkuru kalacak...bu gece ilk oyunum biraz heyecanlımıyım ne???ama yok basarmalıyım mutlaka! senin yüzünü kara cıkarmamalıyım,ve bu gece en iyi yalnızları ben oynamalıyım...göreceksin! asla yılmayacagım oyle heyecandan saklanmayacagım perde arkasına....işte o an geldi perdeler acılıyor ve ben yerimi alıyorum sahnede! kulaklarım ugulduyorbiraz da midemde sancı var!ama olmaz şimdi vazgecemem, iyi bir oyuncu olmayı sen ogrettin bana ve şimdi benim oyunculugumu kanıtlama zamanım...sahnedeyim artık ve ''YALNIZLAR'' basladı....
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)